Konsomasyon Taburesi

28 Mart 2009 Cumartesi

Konsomasyon Taburesi 155

İstanbul’daki son günlerini arkadaş buluşmaları, bürokratik işler ve sinema ile matematiksel bir kesinlikle dolduran “abla” da 1 Mayıs mağdurlarındandır. Perşembe günü çikolata yapan arkadaşıyla buluşup, ona mini bir el yapımı kutu semineri verme planı bir sonraki güne ertelenirken, Fulya’da çalışan cildiyeci doktor arkadaşının sokakların güvensizliği yüzünden iptal olan randevuları sayesinde, onunla buluşup uzun uzun sohbet etme fırsatı yakalar.

Damadın TV’den izlediği durumun/ortalığın sakinleşmesi üzerine kaynana damat ikilisi Okmeydanı Hastanesi önünden bir taksi ile Çağlayan sapağında, Şişli Cami duvarı dibinde kalkanlarını çatmış uyuyan polisler dışında kimselere rastlanmayan sokaklardan geçip Fulya’ya inerler. Oralarda bile, “abla”nın "eskiden buluşmalarda insanlar birbirlerini tanımak için yakalarına kırmızı karanfil takarlardı, limona mı dönmüşler" diye dalga geçtiği, ellerde limon bir takım gruplaşmalar, koşuşmalar olmuş. Biber gazına karşı önlem olarak limon taşıyor olabilirler şeklinde fikir yürütürken, cildiyeci arkadaşı birkaç yıl önce cilde yakın sinir uçlarını etkilediğinden çok acı veren biber gazıyla yüzü hırpalanmış bir hastayı bu konuda internette bir araştırma yaparak tedavi edişini anlatır: Demesine göre böylesi riskli günlerde, yüzü-cildi yağlı kremle iyice sıvayıp sokağa çıkmak akşam dönüşte de alkolle silmek gerekirmiş...

El yapımı çikolatalarını koyabileceği kutu bilgisi vermek üzere Ortaköy’deki evine gittiği arkadaşı “abla”ya, internette
www.ekokiler.com adıyla bir şirket kurup ekolojik ürünler satışına başladığını, "abla"nın daha önce test edip pek beğendiği el yapımı çikolatalarını da aynı adreste tanıttığını anlatır. Önce "abla"nın anlatarak uyguladığı kutu bilgisini cep telefonuyla kaydeden arkadaşı ile daha sonra birlikte tekrarlayarak pekiştirirler.

Kızının, leğenle servis edilen salatası güzel! vaadiyle Teşvikiye civarında girdikleri bir mekanda “abla” kızının böyle yazıldığını söylediği tiky ortam deneyimi yaşar: Sol kulaklarında istisnasız taşlı küpeler olan tüm oğlanların karşısında, yine istisnasız, “abla”nın bir gün önce anlam veremediği ama olumlu referans üzerine bakkaldan aldığı turfanda karpuz kadar tuhaf görünen temmuz yanığı kızlar oturmakta... “Abla”nın, bir ihtimal kuşağının da garibine giden kızların, karşılarında biriyle otururken cep telefonlarıyla bir başkasıyla uzuuun uzun sohbet etmeleri!

Arada bir koşu kız kardeşiyle Mevlâna Celâleddin-i Rumi: Aşkın Dansı’nı da gören “abla” hayal kırıklığına uğrar. Yönetmen: Kürşat Kızbaz Canlandırma: Sinan Tuzcu, Özcan Deniz, Burak Sergen, Turan Özdemir... Seslendirmede Yıldız Kenter, akademik görüş bildiren birkaç kadın ve filmin başında annesi dışında kadın yok! “Abla” üşenmez araştırır:
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Mevlana_Muhammed_Celaleddin-i_Rumi
“...1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kalmışlardır. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlenmiş bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu olmuştur. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yapmıştır. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi...”

Özenle çekilen, maddi manevi destekli filmde, dört oğul bir kız çocuk sahibi Mevlâna’nın yaşamının bu yanından hiiiiç söz edilmez, Şems-i Tebrizi’ye olan sevgisi ise altı çizile süslene, yana yakıla anlatılır da anlatılır: Sonuçta, 26 bin beyitten oluşan Mesnevi’yi okumakla, Mevlevi, semazen olmakla ulaşılacağı şüpheli Tanrı Sevgisi teması tekrarından kafası karışık izleyici, “abla”nın bir başka boyuttan olduğunu düşündüğü garip görünüşlü Şems-i Tebrizi ile Mevlana’nın çoğu kişinin bıyık altı tebessümle yanaştığı ilişkisini nasıl anlamlandırabileceğini bilmeksizin sinemadan çıkar!

Evde devam eden DVD gösterimlerinde “abla”nın en beğendiği filmlerden biri; Children of Men (Son Umut) yönetmen Alfonso Cuaron. "2027, Londra, ölen 18 yaşındaki son çocuk..." haberiyle başlayan bilimkurgu türündeki filmin Clive Owen, Julianne Moore, Michael Caine’li zengin kadrosu, son doğumdan bu yana geçen kaotik zamanı, terörden korunması gereken hamile bir zenci kadını konu alır, işlenişi, öngörüsünün isabetliliği, kadrajları ile muhteşem! değerlendirmesini hak eder.

Bir diğeri, Daniel Sanchez Arevalo yönetiminde, geçen festivallerde gösterilmiş bol ödüllü Dark Blue Almost Black (koyulacisiyahayakın), sınıf kavramı, kompleksler, eşcinsellik ve elbette! önyargılar üzerine pek güzel bir film!

İstanbul’dan ayrılmadan yapılan son büyük buluşma “abla”nın 20 yıllık arkadaşı, Puffy’nin kocası, evin babasının, "etrafta askerlerin artması bir askeri darbenin değil bizim eve yaklaştığınızın belirtisidir" diye yolladığı ayrıntılı-şakalı adres maili sayesinde kolayca ulaşılan yazar Puffy, son buluşmalarından bu yana bir baş boyu daha büyümüş kızları, kızışma döneminde olduğundan poposu havada dolaşan, evin akla zarar güzellikteki kedisi Puffy ile gerçekleştirilir. Mutfağıyla haklı ün sahibi yazar Puffy muhteşem bir sofra donatırken yerde kıvranmakta olan kedi Puffy’nin kendisiyle aynı boyuttaki güzelim kuyruğunun üst kısmına masaj yapan “abla”, okuru, hayranı, tarih okumayı seven Lütfiye Hanım tarafından "sigara içme konusunda" yüreklendirilir. Özlemlerin giderildiği güzel günün bitiminde Puffy’nin kocasının geç, “abla”nın erken doğum günü kırmızı şarapla kutlanır.

Ertesi sabah, 07:00, bir gece önce öpüşüp vedalaştığı çocukları uyandırmamak için sessizce çıkan “abla” taksiyle Mecidiyeköy’e ulaşır, servis aracında uyuklayan yorgun şoförü uyandırır, 07:50’de Alibeyköy’den, yazlıklarını açmak üzere yollara dökülmüş yaşlı hanım ve beylerle dolu otobüsle, çok özlediği evine doğru yola çıkar.

Etiketler: , , , , , , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa

+